21 Nisan 2010 Çarşamba
Bence soyut sanat
İnsanın ilk yarattığı soyut sanattır. Soyut sanat, kavramların önsezisidir. İlkel toplumlarda soyut sanatı doğuran nedenlerle, uygar toplumlarda soyut sanatı doğuran nedenler farklıdır. İlkel toplumlar evren hakkında bilgisizliklerinden ötürü soyut sanata gitmişlerdir. Uygar toplumlar ve uygar insanlar bilim, düşünce ve uygarlığın gelişmesi ile evren hakkında yeterince bilgi sahibi olmaları nedeniyle soyut sanatı kavrarlar. Doğada sanat yapıtı yoktur. Sanat yapıtlarını insan düşüncesi ortaya koyar.
Soyut sanat, sanatta bir devrim ise bu devrim dünya hakkında yeni bir tasarımdan oluşur. Salt biçimi temsil eden görüntüye ulaşma farklı yollardan olabilir. Doğadan (organik), doğa biçimlerinden hareket ederek bu biçimsel varlığa gidilebileceği gibi, salt düşünceden hareket ederek (inorganik) kurgusal yoldan da biçime varılabilir. Her iki kolda (da) soyutluk söz konusudur. Resim soyut düzeni gösteriyorsa hangi yöntemle meydana gelirse gelsin, soyut bir yapıt ortaya çıkmıştır.
Yeni biçim vermeye dayalı resim, tümüyle özgünleşmiş ve yeni biçim vermeyle olur. Yani salt renk düzeyi üzerinde düzeysellikle resim sanatı yapma yolunda biçim verme, bir eylem olur. Böyle bir yasal yapıya dayanan sanat yapıtı aynı zamanda salt resim öğelerinden meydana gelmiş bir düzendir. Bu yapıt gereken leke ve espaslarla boyut kazanır.
Başağa, "Ben konuşarak değil, düşünerek üreten bir kişiyim." demekte. Yukarıdaki alıntılardan da anlaşılabileceği gibi, sanat yaşamı süresince yapıtları dışında çok az konuşan bir kimlik ve konuştuğunda da kısa ve öz konuşması, iki üç kelimelik cümle kurguları dikkati çekmektedir. Bu sözdizimi resimlerinin dili ile de paralellikler akla getirmekte; sanatçının dolaysız ve dolambaçsız anlatım öğelerini her iki ortamda da yeğlediği anlaşılmakta. Yoğunlaşarak kristalleştirilen düşünce; net, duru ve öz biçem ve kurgu ile gerçekleştirilen yapıtları aracılığıyla "başka"larına sanatçının kimliğinin de bir aynası olarak sunulmaktadır.